Nerden Nereye?

kaç kente adım attık, kaç yüze baktık? kaç iklim, kaç coğrafya?







5.7.10

7.3. Çıldır Gölü

Süpriz bu!

Yağmurda kıskandı bizi, yanımızda geldi:)
Sucukları ayıklamayı başardık sonunda, yemekse hiç zor olmadı:)

Tabiki göle değdi ayaklarım, hatta taşlarımda var.

Aydede diliminde karpuz yerken çok eğlendim:) yanaklarımda yedi:)

Ayaküstü piknik yaptık.
Pek keyifiydi, pek güzel süprizdi.

8.0. Rize Öğretmenevi Kahvaltı

Islak uyanmak güne, ama ferah. Bütün gece yağan sağanak yağmur ritim, şimşekler renk kattı geceme. Az uyuyup dinlenmek ne güzel şey! Ne güzel şey ruhun ve bedenin dinginliği... Özgürlük gibi güzel.
Ya da, huzur özgürlük, özgürlük huzur demek.

Ben huzurumu bulunca özgürüm, ruhum dingin olunca...

8.1. Ayder Yaylası


Yağmur yeşile hiç bu kadar yakışmamaıştı!
Ne güzel sohbet ettik otobüste... Lazrock'an, kentlilik kültüründe etnik kültürü yaşatmaya...

Şimdi böyle sohbet doluyken yollar, okul koridorlarında uzak, sağır, dilsiz oluyoruz ya, yazık oluyoruz. Yazık ediyoruz.

Otobüsten inen mavi poşet sürüsü:)
Pıtır pıtır yağmır, pıtır pıtır adımlarım.

Huzuruma değdi sesi, ben dün akşam yolda O'na da ağladım...Ne çok şey kattı! Karadeniz'de bile var esamesi.Keyfim keyfin olsun!

İki patronumun birinden insan'ı, birinden yaşam'ı öğrendim. Sahip çıkabilene selam olsun!

Gülen gözler ne güzel, ne güzel her gözde keyfi görmek...Herkes hakeder, gülümseyen bir yüze bakamyı. Bu yüzdendir uyur uyanık gülümsemem.

Barışın sesi bağırmıyor bu coğrafyada, savaşa teslim olmadığından belki...Yeşil ve sarının inadına zıtlığı yada aşkı belki. Cesaret mi, esaret mi yoksa? Ama biraz uzak, insandan, histen ve düşünceden...Düşe yakın belki ama bana değil.

8.2. Rize Devlet Hastanesi

Bir adet yayla gazimiz var. Neyseki önemli bişeyi yokmuş.

Hastane önü muhabbeti, mandalinli gazoz.

8.3. Uzungöl



Balıklar tereyağında mı olsun ızgara mı? - ızgara-
Göl kenarında yürüyerek mi gezsek, bisikletle mi? - yürüyerek-

Keyif... ama yaşamam ben burada. O kadar dayanıklı değilim, küflenir ruhum.

8.4. Özçay Çay Fabrikası

Gülme krizi..:)Çayın kaçıncı safhasındayız?
En iyisi 2 numara çaymış, alttan ikinci tepsi.

Fıkralar ikiye ayrılır, kimsenin gülmediği ve herkesin güldüğü. Peki insanlarıda ikiye ayırsak türevlenir mi, her fıkraya gülen ve hiçbir fıkraya gülmeyen...?

Üstelik organik çayda var!

8.5. Trabzon Çaybaşı Öğretmenevi

Selen'le sohbet odada. Bunca kalabalık yanlızlığın içinde yeni bir sıcaklık bulmak...

Öğretmenevi bahçesinde okeyciler, hafıza kartı boşaltanlar, sohbeti dedikoduyla süsleyenler:)

Hayaller, yeni yollar...Kimse farketmesede kendi yoluna başka bir zemin ama aynı yöne adım.

Gidelim... Tut elimden birlikte yürüyelim. Soğuk, uzak sözlerin nasıl incittiğini bilen, sevmeyi bilen ama kendi kendine sessiz.
Tahmin edilebilenden de zor. Oysa, beraber yürümek var dı...

9.0.Trabzon Öğretmen Evi

Bahçesinde kamelyalar var.

Sabah kahvaltısında süt günü:)
Süt-bisküvi-gazete-sohbet. Daha ne olsun!

9.1. Sümela Manastırı


Çık babam çık...kaç dönemeç döndük? Neden bunca tepeye?

" Tanrı varmı? Var."

Frenksler çok güzel... Belkide ressam olmalıymışlar, manastır yapıcıları(!) yerine.

Kutsal suymuş içtiğimiz, 365 gün akıyormuş. Ya altı saat? :)

Biraz sohbet, sonra yol.


Gülümsedim uyurken; bazen ufak bir değişiklik, ufak bir adım iyi gelir.

9.2. Akçabat'ta Köfte

Keyifli miyiz ne?

Şeyma kolbastı oynadı:)Horonu beceremesekte hep beraber...

"Herkes 5 şey yazsın" Saman kağıtlar yani:)

Amasya yolu...

Alıştık, sevdik bu yollarda otobüsü ve yolculuğu, yol arkadaşlıklarımızı.

9.3.Ordu Çay Molası

Ordu güzel bir yermiş...

En azından sahile karşı bir yamaçta, bir konağın bahçesinde çay içmek keyifli.
Köpek sevmek güzel.
Mutlu, yaşamın gizini çözmüşcesine huzurlu insanlarla karşılaşmak ve iyi dilekleriyle yola çıkmak umut verici.

21.6.10

9.4. Amasya

Kiraz festivalinden payımıza düşen konserin son şarkısıymış :)

Kalabalığın arasında ellerinde valizlerle yürüyen 40 kişi, komik görünüyor olsak gerek.

Pizzacı-lokanta gibi bi yerin üst katında bir pansiyon, pencereden yoksun. Havasızlık haricinde şirin sayılabilir aslında.

Oda muhabbeti on günlük serüvende ilk defa.

Güneş doğmayınca odaya, sekize kadar uyudum!Ama ben beş civarında uyanmayı seviyorum güneşte büyüyen kentlerde.

Güneyden doğan güneşi seviyorum, güneyi ve doğuyu...

20.6.10

10.0. Amasya Sabahı

Şimdi kahvaltı yapıyoruz Amasya'da.
Kahve keyfi Yeşilırmak kenarında...

Fal baktı Nalan, neye niyet neye kısmet.

10.1.Şehir Manzası- Çakallar Tepesi



Nehrin kenarına serilip yatmış bir kent burası... Salkımları dağların yamaçlarına sıkışmış...

10.2.Kral Kaya Mezarları

Çıkmadım yokuşu, tırmanmadım. Yetti galiba:)

Sokaklardaki tezgahlardan alışveriş yaptık.Sonra kenti dolaştık.

10.3. Şehri Amasya ve Müze


Müzeyi gezerken mesaj geldi; İki gece kalın, kayan yıldızlara bakın...

Amasya'nın şehir maketini yapmışlar boydan boya, gecesini, gündüzünü...Çok yıldız kaydı. Hep aynı dileği tuttum.

10.4. Çay Molası

Konaklardan birinde bir çay molası. Hafiften bir fırtına...
Eren Hocamınız kesesine bereket...

10.5. Amasya Akşam Yemeği


Sabah kent manzarasını izlemeye çıktığımız yerdeyiz tekrar, Ali Kaya diye bir yer.

Çoğunluk bir aradayız, gün batımı da geliyor peşimiz sıra.

Gün battı, bardağım beyazdı.
Sofra kurmayı, başına oturmayı özledim yaz akşamında. Bir de hoş bir seda, sevdik bir şarkı duyabilmeyi...

Bundan sonrası dönüş yolu. Herşeyi bul'a!

İstanbul'a dönerken, herşeyi Bul'a!


Hediyelerimizi verdik, hocalara, yaprak hanıma ve kaptana. Akıl edenlerin aklına sağlık.
Takılmadan süzgeçlere bir adım atınca çözüldü herşey. Gözlerdeki gülümseme bile değişti.
Büyük mikrofon çıktı, assolistler dile geldi. Zaman zaman, bazı gözlerde yaşlar belirdi.


Bu yolculuğun nerede başlayıp nerede bittiğini, biteceğini çözmek için biraz daha düşünmek, zaman vermek gerek.


Kendime verdiğim sözleri tuttum; söylemimi sevgiden kurup o yüne doğruldum. Kimseye sinir olmadım, olmamaya çalıştım. Espiri kaldırmayanların üzerine gitmedim. Kendimle kavgaya dalıp zamandan kopmadım. İsimsiz sevdaları hissettimse de yüreğime esir olmayacak akdar kendimi oyaladım. Çok eğlendim ama özümden uzağa gitmedim. Pişmanlık biiktirmedim. Gülümseyerek daldım uykularıma, gülümseyerek uyandım. Kimsenin mutsuz bir yüze bakmayı haketmediğini aklımdan çıkarmadım. KEndime kapılmadım, tanımaya çalıştım. Gücü ya da güçsüzlüğü büyütmedim, aldırış etmedim.


Güneşin pembeye boyadığı bir gökyüzüne uyandım bir sabah. Öğle vakti Hasankeyf'de gölge aradım. Yağmur damlaları hızla savrulurken rüzgarda, şarkı söyledim. Zaman zaman ağladım, zaman zaman susturdum yaşlarımı. Özlediklerime kavuşsam da hiç bir vuslatın ilk tanışma gibi olmayacağını anladım.

Ortak yaşamı, birlikte iyi yaşamı bu kez bambaşka insanlarla tatmaya çalıştım.Gün andım.yeni yeni yeni doğarken İstanbul'da uyandım. Yolculuk halini ne çok sevdiğimi ve dingin yolculukları nicedir özlediğimin ayırdına vardım.

Ve yine, sessizce içimden söyledim; Tüm bu yolların bir amacı olduğunu ve tüm bu koşturmacanın aslında bir kaçış yolu...


Güneş arsızdı boğazdan geçerken, gün şımarık olacak.